Sücaeddin Veli hakkında elde net bir bilgi ve belge bulunmamakla beraber Velayetnâme-i Sultan Sücaeddin adlı esere göre; 14.asrın ikinci yarısı ile 15.asrın birinci yarısında Çelebi Mehmed ile II.Murad devirlerinde yaşamış olduğu ve lakabına Pîri fâni denilmektedir. Amasya tarihinde dört oğlu olduğuna dair fermanlı belgesi mevcuttur. Şücaeddin Veli, İran’ın Horasan eyaletinden yola çıkmış Erivan yolu ile önce Amasya’ya sonra sırası ile Çorum, Kayseri, Nevşehir, Konya, Isparta, Afyon ve son olarak Seyitgazi’nin Şücaeddin (Aslanbeyli) Köyüne yerleşmiştir. İsmi bazı eserlerde Sultan Süca, Sultan Varlığı ve Şefküllü Bey olarak da geçmektedir.
Kendisi mürşid-i kâmil bir zattır. Anadolu’nun üç velisi olarak bilinen Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayramı Veli ve Hacı Şabanı Veli’ye; bazı araştırmacılar Sücaeddin-i Veli’yi de dahil ederek Anadolu’nun dört velisi diye bahsederler. Bir merasim esnasında Sultan Murad-i Sani Hazretleri´nin ayağı kayınca, birisi onun elini tutup düşmesini engeller. II. Murad, bu elini tutan kişinin kim olduğunun araştırılıp onun adına bir mescid yapılmasını ferman buyurur. Kim olduğu öğrenilir ve adına mescid yaptırılır. Bu mescid Eskişehir´den on iki saat kadar ilerde ufak bir karyede olup Abdurrahman Gazi´ye yakındır. Arazisi oraya vakıftır. Mescid yapılırken Şeyh her kerpici üç ihlasla yerine koyar. Muhtemelen bu mescidin yanına bir de zaviye inşa edilir. Sücaeddin Veli hayatı boyunca burada kendisine talip olanları manevi olarak eğiterek, onlara Allah’a ulaşan yolları gösterir. Allah için gelene gidene ikram eder. Her canlı gibi ona da “Dön” emri gelince bu dünyadaki hayatı sona erer. Mescidin ve zaviyenin yanına defnedilir. Kendisine bağlı olan Mürüvvet Ali Paşa kabri üzerine türbe inşa ettirir.
Yavuz Sultan Selim güneye bir sefere giderken Seyitgazi’de konaklar. Bu esnada Battal Gazi, Üryan Baba gibi Sücaeddin Veli Türbesi´ni de görür. Buraları harap durumda olmalı ki, bu üç yapının da onarılmasını, ihya edilmesini emir buyurur. Sücaeddin Veli Külliyesi de böylece ortaya çıkar. Külliye başlıca iki kısımdan meydana gelmektedir. Birinci kısımda avlu duvarları ile çevrelenmiş iki türbe, bir cami ve minare, onikigen bir havuz ve mezarlar bulunmaktadır. Şeyh Sücaeddin Türbesi sekizgen planlı ve kubbelidir. Giriş kapısı üzerinde bulunan kitabeden 1515 yılında Bali Bey oğlu Kasım Bey tarafından onarılıp ihya edildiğini öğreniyoruz. Yavuz Sultan Selim Han’ın, Aleviliğe karşı-muhalif olduğu şeklindeki anlayışın tam aksine Battal Gazi, Üryan Baba ve Sücaeddin Veli külliye-türbelerini ihya ettirmesi çok anlamlı olsa gerek.
Sücaeddin Veli Türbesi´nin iç duvarlarındaki hatlar, külliyenin 1892-93 yıllarında yapılan onarımında Kütahyalı Ahmed Mahir tarafından yazılmış. Her bir duvarda, Hz. Mevlana, Abdülkadir Geylani, Şah-ı Nakşibend, Abdullah Bedevi, Hüsameddin Uşşaki, Şeyh Şaban-ı Veli, Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Hasan-ı Şazeli, Seyyid Ahmed Rufai Hazretleri´nin ismi şerifleri yazılı. Bu zatlar kendi adları ile bilinen tarikat pirleridir. 1890´lı yıllarda Osmanlı´nın dağılma döneminde, o buhranlı günlerde buraya bu isimlerin yazılması milletin birlik ve beraberliğini temsil etmesi yönünden oldukça önemli bir belge.
Külliyenin L şeklindeki imaret denilen diğer bölümü yan yana dört binadan oluşmaktadır. Bu binalar “Kırklar Meclisi, Aşevi, Dervişler Evi ve Erzak-Fırın Evi” diye adlandırılmakta.
Seyitgazi ilçesi Aslanbeyli Köyü´nde bulunan Sücaeddin Veli Külliyesi, 2013 Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti Kalıcı Eserler kapsamında restore edildi. Aslına uygun olarak yapılan restore, çevre düzenlemesi ve gece ışıklandırmasıyla ecdad yadigarı bir esere daha hayat verildi.